Haberdarsan Sevenden

 

Haberdarsan SEVEN’den

Sen de Sev yeter.

 

Sevmekle başladık, sevmekle bir bölümü sonlandırıyoruz. İnsan gerçekten sevmeyi bilmiyor. Sevgi zannettiğiyse büyük ölçüde değişime açık yüzeysel duygularıdır, oysaki gerçek sevgi şartlar ne olursa olsun değişmeyendir, süreklidir, yapıcıdır ve O’nca rızada olan işleyişi kapsar.

O’ varoluşu sevgisinden yarattı ve insandan da yaratılışında kendisine giydirilmiş olan gerçek sevgi değerlerini yeniden kazanmasını bekliyor. Büyük düşüşten önce ki -buna cennetten kovulma diyebiliriz, çünkü dünya gerçekten bir cennetti-, insan ilk yaratıcısının varlığına kattığı tüm değerlerle O’na layık bir varlıktı. Daha sonra uğradığı yıkımlar, 12 sarmallı DNA’ dan 2 sarmallı DNA’ya düşüşüyle çok değerlerini yitirmiş ve ancak yaşama becerisi ve pek çok enerji akışına perdelenen zihniyle bir anlamda esaret dönemine girmiştir. -Sevgi kâinatın yaratıcı dişil gücüdür- Bu yoksun bırakılmayla insan özünde yaratıcı olduğunu binlerce yıl içinde tam anlamıyla unutmuş ve bu günlere gelmiştir. Bir zamandır değişen kozmik enerjiler onu özünden ayıran perdelerin yavaş yavaş kalkmasına neden olmadadır. İnsan uyandırılmadadır bu yolla bir yerde, çok çeşitli bilgilerle varlıksal değerini yeniden elde edebilmesi için. Son zamanlarda DNA’nın 3. sarmalının bütünlenmeye başlaması, yeni nesillerde gözle görülür farklılıklara neden olmaktadır. Ve her insan bilgi/şuur açılımıyla bu bütünlüğü meydana getirmekle, dünyamızın geçeceği yeni boyut enerjisine kendini adapte etme gücüne erişecektir. Beden değişecek, üst enerji akışlarının kendine yer bulması için yeni bir yapılanma oluşturacaktır. Sinir sistemi daha ince frekanslara ayarlanacak, kanda da değişimler olacaktır. Tüm bunlar ve daha pek çoğu bu gün bilmediğimiz gerçek sevgi yaşamında meydana gelecektir.

Sonuçta insan ne olduğunu, nasıl yaratıldığını bilecek, özgür ve özgün varlıklar olarak yaşamaya devam edecektir. Bu dünyasal sevi den, Rab’ sal seviye biraz daha yaklaşma olacaktır. Bilecektir Rabbini, kendini bildiği kadar. Ve görecektir ki ondandır, ayrı değildir onun bütünlüğünden; sözcüklerin ötesinde, hissederek ve yaşayarak.

Tüm bu gelişimin ardında basitten başlayarak gittikçe incelen sevgi gücünün yattığını bilmek insana, bu seyrin çok kolay ve basit olacağı duygusunu verse de, seyir hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü sevginin karşısında yenilmemek için direnen, insanı sınavdan sınava sürükleyen ego mekanizması vardır; insanın gelişiminde ve sınav akışında bir hayır mekanizması olarak. İnsan ego/ sevgi deneyimleriyle kazanacaktır bu gerçeği zor da olsa. Ve dönüş O’nun bir üst boyutuna olacaktır; yine dünyamızda ama faklı boyutunda. İnsan bir yerde egosuyla uğraşırken bir yerde de binlerce yıldır büyük düşüşle kendisine çizilmiş olan dar alanın içinde varlığına kazınmış şartlanmaları aşmak zorundadır. Yani insan geçmişini değiştirme uğraşını vermelidir, geleceğini yükseltebilmek için. Burada yine sevgi diyoruz. Anahtar odur ve onda yer alan ışık. Sevginin olmadığı yerde O’nun ışığı da yoktur. Bu evrensel bir yasadır. Evrenin teknolojik boyutu bilgiyle çok şeyi yaratabilir, ama sevgi yoksa üretiminde yarattığı sadece karanlık güçlere hizmettir ve bir gün sevginin ışığının üstüne vurmasıyla yok olup gidecektir. Bu gün dünyamızda olan da budur.

Zaman sistemsel ve dünyasal akış boyutunda farklı bilinçlerle farklı zaman enerjileriyle kesişip dünyamızda ve başka dünyalarda değişik gerçekliklerin var olmasına neden olmadadır. Bu nedenle iç içelik öylesine karmaşık bir yapıdadır ki, dünyanın mükemmelliğini tanımlamak ve hayal edebilmek güçtür. Kabaca düşünebiliriz sadece şuur açılımımız kadar ve onunla yetiniriz. Üstünü düşünmek her kulun harcı değildir. Kurgular yapabiliriz, içinde gerçekliklerden sahneler olan o kadar. Ve sevgi açacaktır, iç değerlerini bildikçe insanlığı bu muhteşem yaratılışa.

Bu seyre 17 bölümde sunmaya çalıştığım temel insanlık bilgilerinin derinlemesine düşünülüp açılımlarında yaşanmasıyla ulaşmak, basitte yüksek değerleri kazanmak olacaktır ki yolculuk böylece çok daha kolay ve çok daha kısa zamanda tamamlanacaktır. Temelin olmadığı yerde, üstüne ne yaparsanız yapın yapılan en küçük bir sarsıntıda yıkılma durumundadır. Ve bu bilgi akışı bir temeli oluşturacaktır, gerçekten yol almak isteyenlere.

Öylesine güncel veya zaman evveli verilmiş albenili bilgiler vardır ki dünyaya akan, insan birine kapılıp temelsiz bina yapmaya istekle koyulabilir. Yanlış olan budur; hak etmeden birtakım değerlere sahip olma isteğiyle bina yapmaya kalkma olarak. İnsan O’nun muhteşem yasalarından kendi gelişimi için öngörülenleri mutlak tanımak, anlamak ve uygulamak zorundadır. Kendisini O’nun gerçeğine biraz daha yaklaştıracak yol budur ve insan henüz yolun başında olan bir varlıktır, kendisinin evrenlerin hakimi olmak için yaratıldığı yanılgısında olsa da…

 Aysel Ongun 20 Ağustos 2009

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap