Gerçeğe Hizmet

 

GERÇEĞE HİZMET

Halim Gürol

Konuşma metni

Kâinat tabii kanunlara göre sevk ve idare olur. Bu kanunların tanıtıcı ve yardımcı rehberleri vardır. Hiçbir rehber varlık bu kanunları değiştiremez veya onları ihlâl eden bir kimsenin bu hareketinin kaçınılmaz sonuçlarından onu kurtaramaz. Yalnızca bunları izah edebilir ve bu suretle cehaletin tehlikeli akıbetini bertaraf etmekte ona yardımcı olabilir.

Bizler bu kanunları öğrenmeye çalışıyoruz.. Ancak neticelerine varmakla dünyamızda gerçek saadeti mümkün kılarız. Hiç kimse bu kanunlardan kaçamaz. Hele ruhun sesini işitmiş ve gerçek tadı tatmış olanlar yanlışa saparlarsa onların durumu hiç bilmeyenlere kıyasla daha kötüdür.

Gözlerimiz açılmalı, gönüllerimiz ruh kuvvetinden gelen enerjiyi almalıdır. Bu enerji sevgidir. Zihnimiz, ruhi gerçeğin vahyini duymalıdır. Eğer bundan sonra hizmette kusur edecek olursak bize gelen ceza büyük olacaktır. Zira kusuru bilmeyerek değil bile bile işlemiş oluyoruz. Kanunları anlamak, duyarlılık kazanmak teslimiyetle olur. Böyle kanallar hayırlı aletler olurlar. Fakat ne yazıktır ki, birçoğu da bu imkân ve kabiliyetlerini dünya menfaatleri için değiştiler. Sahip çıkanlar ender bulunurlar. Her insan büyük ve bütün olan ruh gücünün içindedir ve henüz kendi bünyesi içinde bütün hastalıkları yenecek, bütün zorlukları altedecek kudreti taşıdığı gerçeğini bilememektedir.

Üst benlikle irtibata geçmenin yolu, insanın hayatını Büyük Ruh’un kanunlarına uygun şekilde düzenlemesiyle mümkün olur. Hayat sadece yaptıklarımızdan ibaret değildir. Sözlerimiz, düşüncelerimiz de ona dâhildir. Yalnız yaptıklarımızın hesaba girdiğini zannetmeyelim. Sözlerimiz ve düşüncelerimiz de hesabımızın bir kısmıdır. Ne hazindir ki, birçoğumuz düşüncelerine hâkim olacağı yerde ona esirdir.

Ne şekilde yardım ettiğimiz mühim değildir. Mühim olan düşmüş olanları kaldırmak, zayıflara kuvvet vermek, karanlık olan yere ışık götürmek, açları doyurmak, başlarını koyacak yeri olmayanlara uyku sağlamak. Esasında bunlar mühimdir.

Nerede ve ne yolda bir gayret sarf edersek bizi destekleyecek büyük kuvvet, bize şevk verecek büyük ilhamları yollar. Yüce İdareci Sistem; birçok insanları hayır yolunda sevk ve idare eder. Ruh kuvvetine duyarlılık gösteren kuvvete uyan ve Yüceler Yücesi’nden aldıkları şevkle hareket eden aletleri vasıtasıyla bizlere türlü hayırlarını dağıtır.

Yüce İdareci sistem; Gönülleri O’nunla hemahenk, zihinleri O’na açık, insan ruhlarının O’nunla rezonans halinde bulunduğu her yerde, ilhamını maddi dünyamıza boşaltabileceği bütün kanalları kullanabilir. Bu ruh kuvveti, dünyevi değer ve seçkinlik ölçülerinin hiç birisine aldırmaz. Rütbe, unvan, sosyal kademe, renk, ırk, milliyet ve sınıf onun için mühim değildir. O sadece duyarlık gösterenleri seçer ve kim olurlarsa olsunlar, nerede bulunurlarsa bulunsunlar onları gerçeğin kaynağından gelen kuvvetle doldurur.

Yüksek idareci rehberler zihinleri aydınlatma ve görevi yerince dağıtım vazifesini en ince bir şekilde yerine getirmek görevindedirler. Ruh tekâmülümüzü hızlandırırlar. Böylece bizler hizmet etmenin mutluluğunu öğrenmeliyiz. Yüce Yaratan hepimize kendi için hiçbir şey istemeyen, sadece başkalarını kaldırıp yükseltmeyi dileyen hizmetli olmayı kısmet etsin.

Bir başka kanun da “madde dünyamızda bedelini ödemediğimiz hiçbir şeye sahip olamayacağımızdır”. Yani her nimet için borçlu olduğumuzun bilinmesi yapacağımız vazifeyi ortaya çıkaracaktır. Mesela medyumluğun bedeli artan bir hassasiyettir. Bedelini ödemeksizin servet biriktirilemez. Dünyada hiçbir servet yok ki, içimizdeki o servetle kıyaslansın. Dünya maddi servetleri ile zengin olabiliriz. Lakin bunun karşılığı o âlemin en yoksulu bulunabiliriz. Hiçbir şey manevi kazançların önüne geçirilmemelidir. Eğer bunu yapamazsak, ruhumuza karşı olan vazifeyi unutursak zamanı boşa harcamış oluruz.

Tebligatlarla rehberler, içimizdeki altın madeninin keşfini öğretmek için uğraşıyorlar. Kendi tabiatımızın çamuru içine gömülmüş manevi pırlantaları meydan çıkarmaya çalışıyoruz. O Yüce manevi âlemlerin titreşimlerini alabilmek ve duyabilmek hepimize nasip olsun.

Hiçbir zaman yalnız olmadığımızı bilelim. Daima bizi sevenler, bize yol gösterenler, yardım etmek, ilham vermek ve bizi korumak isteyenlerle etrafımızın çepeçevre kuşatılmış olduğunu fark etmek nasip olsun. Ruhi tekâmülümüz geliştikçe Yüce mekanizmalara gitgide daha yaklaştığımızı ve O’nun kanunu ile bir olmaya başladığımızı fark etmek mutluluğuna erelim.

Acı tecrübelerin fırtınaları eşiğinde iman, yalnız başına iman bazen sendeleyip sarsılabilir. Ama bilgiden doğan imam hiçbir rüzgârın, hiçbir zor şartın sarsamayacağı sağlam bir temeli teşkil eder. Evet görmedikleri halde inananlara ne mutlu. Kâinat kanunlarının sevgi ve hikmet dolu kuvvet ile idare edildiğini bildikleri için henüz açıklanmamış olanlara sapasağlam bir inançla bağlananlara üç defa daha ne mutlu.

Eksiksiz bir inanca sahip olmalıyız. Bu bilgiden doğan bir inançtır. Makbuldür ve süreklidir. Bizler ruh gücüne ait deliller aldık. Öyle ise şimdi bizler her şeyin hikmetle ve hayırla yönetildiğini ve eğer kendimizi büyük gücün kanunları ile ahenkleştirecek olursak, bu kanunların getireceği nimetleri mutlaka devşireceğimiz hakkında sağlam bir inanca sahip olabiliriz. Yerimiz budur, amaç bunu elde etmektir.

Yükselmiş ruh asla korkmaz. Korku ruhu hapseder. Mükemmel bir sevgi korkuyu defeder. Dünyada olalım fakat dünyalı olmayalım. O’nun evrensel saltanatında ayrılık yoktur. Madde hayatını ruh varlığında ayrı görmeyelim. Maddenin yerince kullanılmasını mutlak başaralım. Mana ile maddenin arasını açmayalım.

Eğer gönüllerimizde kötülük yoksa bize yalnız iyilik gelir. Dünyamızda hiçbir mania yoktur ki, kanun onun kaldırılmasını gerektirdiği takdirde idareci varlıklar onu kaldırmaktan aciz olsun. Bazen taşıdığımız yük çok ağır gelebilir. Şunu hatırlatalım ki, rehberlerimiz rahatlıkla bu yükümüzü kaldırabilirler. Ama o yükü bizim taşımamızla getireceği dersleri öğrenmemiz bizim için daha hayırlı ise bunu biz başaracağız. Biz sadece bu hayatı değil, bütün bir ebediyeti dikkate almalıyız. Kanunun tabii olarak her zaman yardımı vardır. Dertlerimiz kaybolur, önümüze çıkan engeller bir yana süprülür giderdi. Fakat kendi içimizdeki kuvvete olan inancımız az olmaktadır. Kanunu anlamak tabii ki neticeye açılmak demektir. O halde gereken imkânı sağlayıp hayrımıza var olan kanunları işletmede olalım…

Aysel Ongun 5 Aralık 2009

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap