Ramtha Tiranların Son Valsi 4

 

 




- 4 -

RAMTHA

TİRANLARIN   SON VALSİ

 KÖKLÜ DEĞİŞİM YAPABİLMEK

 

Kişisel olarak hayatta kalabilmenin sağlanması ve köklü değişimler yapabilmek gerçek zamana yazılmıştır, önlenemez kaderdir. Şahane günler geliyor. Dans biter bitmez, süperbilinç’le beraber o günler gelecek. Gri dansçılar da giderek çılgınlaşıyorlar, çünkü tempo hızlanıyor. Davranışları her geçen gün biraz daha hızlanıyor. Ama şunu bilin ki, hedeflerine erişmek için acele etmeleri ve olayları itelemeleri, bir yandan da Süperbilinç’in gelmesini hızlandırıyor. Çünkü boşluk, kendi üstüne çöktüğünde, Süperbilinç, Tanrı’nın şanı ve göklerin ordusu gelecektir. Boşluk tercihtir.

Tercih hakkı kalmadığı, -bu ister hükümet olsun, ister kral, ister asil- bütün dünya için geçerli olduğu zaman, - Tek Dünya Düzeni’nin anlamı budur- zamanın sonu gelmiş demektir. Çünkü zaman, insan ve insanın amacına uygun olarak hep izafi olmuştur. Bu aynı zamanda, ego tarafından beslenen Tiranlar Çağı’nın da sonu olacaktır. Ego, anti-Tanrı’dır. Hep de öyle olmuştur.

Dinleyin, bir tek kişi bile yoktur ki, doğanın iyileşme süreci içindeki saldırısını önleyebilsin. Bir ulusun tamamı bile doğanın hareketini durduramayacaktır. Doğa müdahale etmek zorunda kalırsa, büyük canavarlardan çoğunun, yani kompütürlerin üzerinde bulunduğu fermuarlar parçalanacaklardır. İklim koşulları dramatik bir şekilde değişiyor. Ya büyük volkanlar? Biri Avrupa’da, biri de bir adada olan volkanlar, bir tanesi de Rusya’da için için kaynıyor. Eğer canlanırsa, yaz ortasında kış olacaktır. Her iki şekilde de doğa harekete geçecek. Gri adamlar planlarında başarısızlığa uğrayacaklar ve doğa kazanmış olacak.

Bu durumların her hangi biri gerçekleştiğinde pek çok insan ölecektir. Doğa bu yola girdiğinde daima çok insan ölmüştür. Bilinçli insan neyin üstünde yaşadığını bilir. Şiddetli doğal değişiklikler daima zayıf, bağırıp çağıran, ağlayan, talihsiz insanoğlunu etkilemiştir. Ama ona ihanet eden doğa değil, kendi küstahlığı olmuştur. Kendi egosu ile değişmeyi reddeden imajının ihanetine uğramıştır.

Doğa şiddetli önlemler alacak ve Gri Adam’ların hedefleri olan Tek Dünya Devleti’ni gerçekleştirmeleri olanağını ortadan kaldıracaktır.

Yiyecek stokları azalıp insanlar isyan edince, çoktan beridir dillerini tutanlar bağırmaya başlayacak ve her şeyi söyleyeceklerdir. İtham edecekler ve gerçek bütün dünyaya duyurulacaktır. Bu bile Süperbilinç’i getirecektir. Eğer Gri Adamlar’ın plânı başarılı olur ve boşluk kendi üstüne çökerse, sadece peri masallarında olduğunu sandığınız bir Armada (Donanma) göreceksiniz. Öyle bir Armada gerçekten vardır.

Egonun olmadığı bir dünya düşünün. Çünkü ego, içinizdeki tanrı tarafından massedilince, imajınızda uykuya dalmış şey uyanacak ve siz de ileri doğru atılarak tekâmüldeki yerinizi alacaksınız. Burada neden daha uzun yaşayamıyorsunuz? Neden yaşlanma sürecinizi durduramıyorsunuz? Neden hastalıklarınızı tedavi edemiyorsunuz? Çünkü bütün bunlar egonun, toplumsal bilincin birer ürünüdür.

Düşünceyi kütleden yola çıkarak değiştiremezsiniz. Önce düşünceyi değiştirmelisiniz.

Bedeninizi tedavi etmek için işe maddeden başladığınızı gördüm. Halbuki onu yaratan ve yönetenden başlamalıydınız. “Tutum”dan. Davranışla ilgili bir problemi çözmek için bedeninize bir şeyler yapıyorsunuz, davranışa değil. Düşünceyi kütleden yola çıkarak değiştiremezsiniz. Değişim önce düşünceden başlamalıdır. Ancak o zaman madde değiştirilebilir. Maddenin titreşim frekansı hızlandırılabilir.Burada gerçekleşecek kader ne olursa olsun, hangi doğal olay meydana gelirse gelsin, bunların nedeni toplumsal tutumunuz olacaktır; yarınınızı yaratacak budur. Kişisel gerçeğiniz, tercih denen çekirdeğin içinde toplanmıştır. Neyi seçeceksiniz? Kendinize acımayı mı? Istırabı mı? Reddedilmeyi mi? Olayları yönetebilecekken onlara kurban olmayı mı? Ne olduğunuzu düşünürseniz o’sunuz! Ne olduğunuzun toplamı da, maddenin akıp gittiği gerçekleşecek kaderi meydana getirir. Buna hayat denir. Bu hayatta kendinize vereceğiniz fırsatlar, tutumunuzdan, bu çekirdekten, bu kontrol merkezinden doğar.

Kozmik yapıştırıcı ve atom

Her şey yoğunlaşmış düşüncedir. Her nesne düşüncenin yarattığı bir şekildir. Kaba madde nereden geliyor sanıyorsunuz, uzaydan mı? Hayat nereden çıkıyor? Atomu bir arada tutan kozmik yapıştırıcı nedir? Kaba maddeyi bir arada tutan nedir; o küçük hücreler neden bir arada kalıyorlar? Onu yaratan düşünceden dolayı, düşünce tarafından bir arada tutuluyorlar. Maddenin özünü oluşturan şey düşüncedir.

Gerçekleşen kaderi düşünün. Bedeninizi değiştirerek kaderinizi değiştiremezsiniz. Kaderinizi ancak, gerçeğinizi onda algıladığınız tutumunuzu değiştirmek suretiyle değiştirebilirsiniz. Bu et ve kemiğinizle aya gidemezsiniz; bilinmeyene ancak ruh girebilir. Bu fazla bagajı nasıl sürükleyeceksiniz? Bedeniniz yoluyla aydınlanmaktan vazgeçin ve ruhunuz yoluyla, asıl benliğinizle, bilgili olmakla, Tanrı denen sonsuz süreçle aydınlanmayı seçin.

Ne olduğunuzu düşünürseniz, o olursunuz.   Bunu hep düşünmüştünüz değil mi?

Ne kadar çok öğrenirseniz o kadar bilgili olursunuz. Ne kadar çok idrake ulaşırsanız, beyninizin daha büyük bir kısmı da hipofiz aracılığıyla açılır. O küçük kütle neden kapalı kalmaktadır? Neden beyniniz ancak üçte bir kapasiteyle çalışır? Diğer üçte ikisi nerededir? Deha nerede bulunur? Hayatınız duygusal uygulamalarınızın bir toplamıdır. Başarınız, zekânızı algılayışınıza göre kaderinizde ortaya çıkar. Zekâ tahsile bağlı değildir, bilgi edinmek isteğine bağlıdır. Sağduyu size bahşedilen büyük bir nimettir, bir açlık. Bilgi açlığı. İstek hep oradandır. Realitenizin merkezinden gelir; sizi siz yapan bilgiye duyduğunuz istektir.

Büyük düşünceye kaba madde yoluyla varamazsınız

Gelmekte olan Süperbilinç’te, hayatınızın odak noktasında, her şeyi kendinizin kontrol altında tuttuğunuzu idrak eden bir gerçek mevcuttur. Süperbilinç’te, ruhun madde yüzünden değişmediğini anlayacaksınız; madde davranışlarınızdaki, tutumunuzdaki tercihinize uygun olarak dönüşüme uğramaktadır. İstediğiniz tüm kristal muskaları takabilirsiniz. Sonsuza kadar kristal kürelere bakabilirsiniz. Bin fincan özel otlardan çay içebilirsiniz. Ne ruh ne de egoyu değiştirmez bunlar. Bu bir oyundur. Büyük düşünceye kaba madde yoluyla varamazsınız; büyük düşünce yoluyla kaba maddeyi yaratabilirsiniz ama.

“Cennet Âlemi sizin içinizdedir” denildiğinde, bundan ne anlıyorsunuz? Ne demek istendiğini düşünüyorsunuz? Demek istenen şudur: İçinizde bulunan Tanrı’nın inayeti sayesinde sizin için her şey mümkün kılınmıştır. Evet! Bedeninizde de bunların meydana gelebilmesi için gerekli kapasite vardır. Yüce idrakin ortaya çıkması için gerekli kapasiteye sahipsiniz, bu kapasite beklemektedir. Asırlardan beri sizi bekliyor.  

Büyük bir hazla bin yıl yaşayabilirsiniz. Egonuz olmasaydı, uzun ömrün ve Süperbilinç’in sahibi olabilirdiniz. Şu anda egonuz orada oturmuş, ruhunuzu elinde tutuyor. Bedeninizin elektrik tesisatına benzer şekilde donandığını bilir misiniz? Bu donanım fiziksel titreşimlerinizin frekansını yükseltmenizi mümkün kılar; böylece titreşiminizdeki değişiklik yoluyla başka bir âleme intikal edebilirsiniz. Buna kumanda edecek olan da ruhunuzdur, yani BEN- Tanrı denen benliğiniz.

Süperbilinç ne yediğinizle ilgisi olmayan bir şeydir.

Süperbilinç. Ne yediğinizle hiç ilgisi yoktur bunun. Ne giydiğinizle de. O ne olduğunuzdur. Egonuz durdukça ve size hükmettikçe, içinizdeki Tanrı’yı doğal gelişiminden, ortaya çıkmaktan alıkoyan gardiyan rolündedir. O gardiyandır ve gıdası görünüşünüzdür, imajınızdır. Varlığını sürdürebilmek için kendi imajıyla ruhu kuşatma altında tutmak zorundadır. Ego, içinizdeki Tanrı’yı kendisini ifade etmekten alıkoyar, bunun için de ona Deccal denir.

Ego aynı zamanda bilginin, tekâmül etmek için kullanılmak üzere ruhunuza erişmesini de önler. Okuduğunuz şeyleri neden hatırlamıyorsunuz? Çünkü egonuz hatırlamanızı istemiyor da ondan. Gri Adamlar’ın valsi, egonun idealizmini temsil eder. Onların günü bitince bilinç de bitecek ve o zaman süperbilinç gelecek. Neden süperbilinç diyoruz? Neden Cennet Âlemi’nin ortaya çıkması diyoruz? Çünkü eğer egonuzu bir hata olarak yorumlamaktan vazgeçerek öğrenilmesi gereken bir tecrübe olarak aklarsanız, fizik bedeniniz tümüyle canlanır. Egonuzu aklamanız, içinizdeki Tanrı yoluyla yapılır, içinizdeki güç yoluyla, size her şeyi yaptırabilen güç ile. Ona sarılır ve seversiniz, ondan öğrenir ve serbest bırakırsanız gerçekten yaşarsınız.

O zaman beyniniz açılmaya başlar, çünkü yeni düşünceler onu itmektedir. Eğer artık bir başkasıyla rekabet etmek için endişelenmiyorsanız, bir başkasının altını kazmıyorsanız, bir başkasını yargılamıyorsanız, başkalarına düşmanlık ve hoşgörüsüzlük göstermiyorsanız, geride düşünecek ne kalmıştır? Ne kalır geriye? Artık siz de tefekküre dalabilir ve bilinmeyenle, dünya ile BİR olabilirsiniz. Çünkü egonuz düşmanlığı, haseti, güvensizliği, layık olamama hissini ve korkuyu hep zihninizin önünde tutar. Bunlar yok olunca beyniniz açılabilir ve içinizdeki Tanrı, varlığınızın gerçek sahibi artık büyük bir canlılıkla öne çıkabilir. Ve bu öz, tüm evrenin sahibi olan bu çekirdek gelişir, yaşamınız gelişir, idrakınız gelişir, beyniniz açılır. Daha yüce düşüncelerle, daha yüce bilgilerle, sınırsız denen serüven süreciyle karşılaşır, onları kucaklarsınız.

Yedinci kilit açıldığı zaman artık ölüm hormonu bulunmayacak

Yedinci kilit hipofizi açtığı anda artık bedeninizde ölüm hormonu bulunmayacaktır. Şu anda herkesin bedeninde ölüm hormonu bulunuyor. Kadınlar adet görmeye başladığı ve erkekler tohumlarını serpmeye başladığından beri ölüm hormonu vardır. Bu olur olmaz yaşlanmaya başlarsınız. Hipofizden ölüm hormonu salgılanır ve bu da kalbinizin bulunduğu boşlukta, kalbe yakın olarak bulunan timüs bezinin büzülmesine neden olur. Timüs, bedeninizin ne kadar yaşayacağı üzerinde etkili olan organınızdır. Aynı zamanda dördüncü kilittir. Çocukken bu bez bir armut büyüklüğündedir. Erişkinliğinizde bir bezelye büyüklüğüne iner.

Şu anda timüs sürekli büzülmektedir. O büzüldükçe beden de büzülür. O büzüldükçe beden hastalıklara açık hale gelir. Sonunda gözle görülmeyecek kadar küçüldüğünde, beden fiziksel olarak iflas eder. Bedeninizde bunların olmasının tek nedeni tutumunuzdur. Kaderinizi de, realitenizi de, çevrenizi de, sizin tutumları sorgusuz sualsiz, isteyerek kabullenmeniz yaratır.

Egoya bağlı tutum, (davranış biçimi, eğilim, bakış açısı ) artık yürürlükte değilse, yedinci kilit açılır ve ölüm hormonu bedenden uzaklaştırılır. Timüsü harekete geçiren bir başka hormon salgılanır. Bu büyük kilidin büyümesi yoluyla da, sürekli ve anında yenilenmeyi tekrar sağlamak üzere hücrelerin gerekli düğmelerine basılarak onlara ileri hareket kumandası verilmiş olur.

Bu kadar uzun yaşamayı niye istiyorsunuz? Çünkü daha hiç yaşamadınız. Sıkışıp kalmıştınız.

Süperbilinç, özgür ve özgün bir cumhuriyetin insanlarının egemenliği demektir. Başarıya ulaşacak büyük bir deneydir. Çünkü size şimdiye kadar kapalı olan bütün kapılar artık açılacaktır. Süperbilinç devrinde artık şimdiye kadar tekrar tekrar yaşadığınız kokuşmuş deneyimleri ve tiranlığı ardınızda bırakacaksınız. Sefaleti ve ölümü ardınızda bırakacaksınız. Dünün esaretini ve mutsuzluğunu ardınızda bırakacaksınız. Tekâmülün ileri doğru atılımına katılacak ve yeni zamanlara doğru, yaşanacak her şeyi yaşama yeteneğine sahip bir bedenle ilerleyeceksiniz.

Bedeninizi çevreleyen ışığı, yüce özünüzü, sizin deyiminizle aura’nızı neden göremediğinizi biliyor musunuz? Çünkü realiteniz, onu görmenize izin vermez. Oturduğunuz odayı dolduran aydınlanma gereçlerinden fışkıran enerjiyi neden görmüyorsunuz? Çünkü tutumunuz bütünüyle egonuz tarafından korunan küçük Dünyanız üzerine odaklanmıştır. Ve görmeyi bilmediğiniz hiçbir şeyi göremezsiniz. Önce deneyimlemeniz gerekiyor. O zaman vizyon yerli yerine oturur ve görebilirsiniz. Niye bazıları başkalarının gördüğü gibi görmez de değişik görürler? Çünkü realiteleri farklıdır. Bir şey hakkında enine boyuna konuşurlar ama eğer onu yaşamamışlarsa göremezler. Gözleriniz şimdiye dek hiç görmemiş olduğunuz şeyleri doğal olarak görecek. En çok istediğim şeylerden biri sizin görülmeyen ışığı görebilmenizdir. Kendi muhteşem ışığınızı görebilmek için korku ve hurafeleri yenmenizdir; çünkü bu ışığı görebilmek için kendinize hiç izin vermediniz.

Süperbilinç geldiğinde, göklerin ordusu ve başka boyutları da görebileceksiniz; gelmekte olan büyük âlem hakkında bilgili olacaksınız; sadece kendi evreninizin olanaklarını araştırmakla kalmayıp, daha önce hiç sözü edilmemiş, tasavvuru olanaksız âlemleri de keşfedeceksiniz. Sizin mirasınız budur. İnsanlık dramının mirası…

Evet, Tanrı’nın zihninde başka insansı varlıklar da vardı. Ama hepsinin bu zamanlara eriştiğini söyleyemem. Çoğunun uygarlıkları, aynı vakum süreci ile çöküntüye uğrayarak sona erdi. Sizin uygarlığınızda ise büyük gerçekler ve büyük fırsatlar önünüze gelecektir. Halim olanlar dünyayı miras alacak ve Tanrı’nın Şanı’nı göreceklerdir; çünkü görmek için gözleri olacak. Bu uygarlık çökmeyecek. Gerçeği bilin. Aydınlanın. Bu işe gönül verin. Bilgili olun. Süperbilinç: Hayal edilen ama şimdiye kadar tadılmayan, yine de bu zamanda meydana gelmesi olasılığı çok büyük olandır. Hayatta kalıp kendiniz görmeye değer doğrusu.

Aysel Ongun 2 haziran 2010

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap