Şuur Evreni

 

 

-7-

ŞUUR EVRENİ

Ayaklarımın altında ve tüm çevremde hissettiğim yumuşak bir yoğunluğun içinde yürürken sesini işittim. 

“Şuur Evreni’nin de dolaşıyorsun şimdi, tüm ilişkide olduklarınla birlikte sahip olduğunuz potansiyel içinde ve zamanı yaratmadasınız birlikte, zamansızlıktan güç alarak.”

İşittiklerimden hiç etkilenmemiş gibiydim. İstekle yürümeye devam ediyordum ve arada daha sert bir şeyler yüzüm zannettiğim yerime dokunuyordu ama ne yüzüm vardı ne de bedenim. İlginç bir biçimde hem vardım hem yoktum.

Ses yeniden yankılandı o yumuşaklığın içinden.

“Onlar meydana getirdiğiniz olaylar. Zaman olarak tek tek karşınıza çıkacaklar. Anlaması biraz güç ama sen şimdi pek çok insan topluluğuyla birlikte kendi zamanını ve müşterek zamanınızı yaratmadasınız.”

Yürüyor muyum, yüzüyor muyum yoksa duruyor muyum ne olduğunu fark edemediğim bir bulunuş içindeyken ses devam etti yeniden.

“Gerçek de zaman yoktur, zaman akışı da. Onu sizler yaratırsınız ve olayların potansiyeli onu biçimlendirir. Şu anda Şuur Evrenindeki olaylar denizinde mevcut potansiyel içinde bir gezintidesin. Gücünü kullanabilirsen gelecek için tahminlerde bulunabilirsin ve geleceği değiştirebilirsin. Zaman, üzerinde yol aldığınız kesintisiz bir akış değildir. Onu hem yaratır hem de yaşarsınız. Bu size üzerinde yol alıyor gibi gelir. Gerçek de Şuur Denizi’nin derinliklerine doğru yol alırsınız. Varolan gerçek sadece şuur’dur.”

“Zaman yoktur, zaman yoktur, zaman yoktur. Sadece şuur vardır. Zaman diye bildiğimiz şuurda biçimlenen ve yer alan düşünceler ve eylemler zinciridir.”

Beynimin içinde bu cümleler yankılanırken gözlerimi açtım yavaşça, kıpırdayamayacak kadar yorgun bir şekilde. O karşımda duruyordu, sakin güven dolu yüzüyle. Hafif bir tebessüm fark ettim pembeleşen yanaklarında.

“Nasılsın?”

“Bilmiyorum, ama kendimi yorgun hissediyorum.”

Öylesine yavaş çıkıyordu ki sesim dudaklarımdan bir an acaba konuşmuyor da sadece düşünüyor muyum diye geçti aklımdan.

“Böyle olması doğal, Şuur Evreni’ ne girmek her kulun kolay kolay başaracağı bir şey değildir.”

Birtakım gerçekler yaşamış olduğumu anımsadım yeniden. “Zaman yoktur” istemsiz döküldü cümle dudaklarımdan.

“Evet.”

“Şuur ve şuurluluğumuz tek hazinemiz.”

“Evet.”

“Tanrısal olan şuur ve o bizdeki en kıymetli şey.”

“Evet.”

Gözlerimi kapatıp arkama yaslandım yeniden. Yorgunluğum hafiflemiş ama tam anlamıyla geçmemişti. O anda bir şeyi fark ettim dehşetle, nerede, hangi günde, hangi saatte olduğumun farkında olmadığımı. Sabah mı akşam mı, günlerden ne, evde miyim başka bir yerde mi. Konuşuyorum ama ne bedenimin ne de çevremin bilincindeyim. O ise gülümseyerek yüzüme bakıyordu.

“Biraz sonra hepsi geçecek ve normal yaşantına döneceksin ama düşünmeyi asla bırakma. O seni sadece bir mekanizma olsa da şuurla buluşturacak tek yoldur. Şuurluluk doğruluktur. Şuurlu geçen bir yaşamda yanlışlık olamaz. Ve O, Yaratan’ın sizlere bağışladığı, ondan dolayı da sorumlu olduğunuz tek gerçektir. Ve şunu iyi bil ki onda yaşayan, gerçek ibadeti bulandır.”

Sonra beni oturduğum yerde öylece bırakarak süzülüp gitti ardından sevginin ve gücün ışınlarını saçarak. O güne kadar inandığım pek çok şey bir anda gözümde farklı değerlere bürünmüştü. O güne kadar bildiğim zaman yoktu, zamanda geçmişe geleceğe yolculuk da. Bizim dünya zamanı olarak algıladığımız ve her şeyimizi ona göre planladığımız sadece Güneşle Dünyamız arasında geçen saklambaç oyunundan başka bir şey değildi ve hepsinin efendisi şuur ise tüm sırrını saklayarak Varoluştaki yerini dolduruyordu. İnsanlardan şuurlanmaları bekleniyordu kim bilir kaç bin yıldır ve o şuurlanma için ne düzenler kurulmuştu bizim farkında olduğumuz veya olmak için hiçbir zaman fırsatımızın olmayacağı, karanlıkdan kurtulmak için çaba sarfetmediğimizden.

Düşünceler zihnimde öylesine yoğunlaşıyordu ki onları bir biçimde bir şeylere çevirmem gerektiğini hissediyor ama ne yapacağımı da bilemiyordum. Birden sesini duydum yine.

“Şuurda yer bulan her düşünce artık düşünce olmaktan çıkmış gerçek değerine ulaşmıştır. O kaybolmamak üzere vardır artık. Düşünce bir mekanizma işleyişidir seni şuurlanmaya götüren ve doğru yaşam sadece şuurlanmakla elde edilir. İşte o şuurlulukla varedilen zaman insanlığın kurtuluşu olacaktır.”

İnsanlığın kurtuluşu, tüm gönlü sevgiyle dolu olanların umudu, Şuurlanmış yani varoluştaki yerini almış ve o yerde üzerine düşeni yapmakta olan muhteşem bir potansiyel. Kolay kolay elde edilemeyen ama elde edildiğinde de bir daha asla kaybolmayan

Tüm insanlık” Şuur Evreni” sizleri bekliyor ve davet her yerde her biçimde karşınızda. Buyurun hep birlikte gidelim.

Aysel Ongun Ekim 2001

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap