Gerçek İrade

 


-8-

GERÇEK İRADE 

 

“Üşüyorum” dedim dişlerim birbirine vurarak.

“İradeni kullan” sesi oldukça sert çıkmıştı. Sabahın erken saatiydi. Hava tam anlamıyla ağarmadan çıkmıştık bahçeye ve kurumuş otların üzeri yağmur yağmışçasına ıslaktı. Botlarım ve pantolonumun paçaları ıslanmıştı. Üzerimdeki kalın gocuğa biraz daha sarıldım. Soğuk bir rüzgâr yüzümü yalayıp geçti, kaşlarıma kadar indirdiğim yün başlıktan arta kalan yerlerde. Bir zaman konuşmadan yürüdük öylece…

“Nasıl kullanayım?”

“Her zaman nasıl kullanıyorsan öyle.”

Bir açmaza düştüğümü hissettim. İradenin nasıl kullanıldığı hakkında hiç düşünmemiş olduğumu dehşetle fark ettim. Öylesine gelişigüzel yaşıyorduk ki, bize kullanmamız için sunulan bazı değerleri gerçekten kullandığımızı zannedip yanına bile uğramıyorduk çoğu zaman veya bilinçsizce yaşanıyordu değerler.

“İrade Güç’ün gösteri boyutudur” dedi hafifçe gülümseyerek.

Bir an benimle eğlendiğini düşündüm ama o, o kadar ciddi devam etti ki utandım düşüncelerimden.

“O öyle bir mekanizmadır ki, amacın tahakkuku için kurulduğu andan itibaren sonuca kadar kesintisiz çalışabilir siz farkında olmasanız da.”

Aklım biraz daha karıştı ve “irade” olarak neyi algıladığımı düşünmeye başladım.

Zihin ve beden üzerinde bir amaç için kullandığım baskı benim için irade olarak adlandırılabilirdi. İrademi kullanarak çok sevdiğim bir şeyi yapmaktan vazgeçebilirdim. İrademi kullanarak çeşitli olayları istediğim yöne çevirebilirdim.

“Peki neden çevirmiyorsun?” dedi birdenbire düşüncelerime karşılık vererek. “Neden şimdi vücuduna hakim olamıyorsun?”

Sustum. Yeniden düşünmeye başladım. Rüzgâr bir kere daha kamçı gibi dolandı vücudumda. Titredim. Düşüncelerim dağıldı. Üşüdüğümü çok üşüdüğümü hissediyordum sadece. Eve, sıcak sobanın başına gitmek istiyordum. Soğuğa karşı dayanıklılığım azalmıştı. Oysa ki o, ince bahçıvan tulumu içinde hiç de üşümüşe benzemiyordu. Yüzüne ışık gibi yerleşmiş hafif bir tebessümle

“İnsanoğlu kendisine ifade edilmiş bilgileri söze dökmekte mahir. Tıpkı papağan gibisiniz. Bilgiyi alıyor, ezberliyor ve söylüyorsunuz; hatta kendinizce büyük hatalı değişimlere uğratarak. Onu durmadan öldürüyor ve üstündeki kabuğu kalınlaştırıyorsunuz. Neden bilginin canlı özüne girip onu ortaya çıkarmıyorsunuz da üstünde gezinip duruyorsunuz ayaklarınız çamura bata bata ve sizi biraz daha yükselmekten alıkoyacak şekilde!

Aklım daha da karıştı. İradeden bilgiye geçivermiştik bir anda.

“Ayrı değiller ki.”

Düşünce ve duyguların saklanmasına imkân olmayan biriyle yan yana olmanın sıkıntısını yaşadım tüm sevgime rağmen. Onun her şeyi fark ettiğini bilmek, önünde apaçık bulunmak rahatsız etmişti beni karmaşada olduğum o anda. Ve insan Yaratıcısının önünde her an öyle değil miydi? . Buna rağmen bildiğini okumaya devam ediyordu saygısızca, umursamazca şuursuzluğundan.

“Üzülme” dedi her zamanki sevecenliğiyle . “ben de seni bir yere kadar görüyor ve anlıyorum ama O’ seni senden iyi bilen var ya, O’ var ya O’nun önünde apaçık olduğunu neden hiç hissetmiyorsun?"

“Somut olanı algılamanın kolaylığından” dedim yavaşça. “Soyutu algılamak ve ona göre yaşamak bilgiyi hayata geçirmekle mümkün. Onun olmadığı yerde,..”

“Onun için de iradeni kullanabilirsin.”

“Şimdi” dedim büyük bir kararlılıkla, “tüm irademi vücudum üzerine yönlendirip, hücrelerimi düşünüp onlara gerekli talimatı yollayacağım düşünce yoluyla. Hücre şuuruma emredeceğim “üşüme” diye."

Öyle bir güldü ki tepelerden yankılandı sesi. Gülmesi durunca,

Senin irade dediğin bu mu? Bu zihinsel baskı mı? Bu baskıyla hiçbir şey elde edemezsin biraz geçici bir başarı ve ardından gelen sıkıntıdan başka.”

Bozulmuştum. Elini omzuma koyup usulca çekti kendine. Sanki içten içe yanan sıcacık bir sobaya yaklaşmış gibi oldum. İçim ısındı rahatladım. Rüzgâr yine esiyordu kamçı gibi, botlarım daha da ıslanmıştı ama üşümüyordum.

“Sana irade’nin ne olduğunu anlatacağım, üzerinde düşünüp keşfetmen ve uygulaman için. Biliyorsun kendi bulduğun ve kazandığın sadece senindir ve kalıcıdır. Buna rağmen bil ki o senin anladığın gibi sığ bir oluşum değildir. Haydi eve dönelim, sen ve ben evlerimize.”

Muzip bir gülümseme uçtu dudaklarından.

“Benim ki neredeyse!.”

Çabucak uzaklaştı yanımdan ve ağaçların arasında kayboldu. Kurumuş otlar çiğ taneleriyle boncuk boncuk süslüydü ayaklarımın altında. Üşümem geçmişti. Eve doğru yürürken düşünüyordum umutsuzca "irade nedir?"

Birden sesini duydum yanıbaşımdaymışçasına yakın. "İrade bir başka yönüyle vicdanda kuvvet bulmadır." Etrafıma baktım yoktu ama sesi duyuluyordu öylesine net ve yakın.

"Vicdan ise O'nun insanlara yakın edeceklerine açık bir kanaldır ama" diye devam etti "onu temizlemek, derinleştirmek, yüceltmek lazım."

"Nerdesin" diye seslendim "göremiyorum, nerdesin?"

"Her yerde."

"Benimle oynuyorsun" dedim gücenikliğimi yansıtan sesimle."hani gitmiştin, hani hiçbir şey söylemeyecektin?"

Anında beliriverdi yanımda, hemen arkamdan çıkıvermiş gibi.

"Söylemeyecektim, sen öylesine içten soruncaya kadar ve şimdi beni iyi dinle, sonra anlamaya çalış dediklerimi ve bilmeceyi çöz."

"Hangi bilmeceyi?"

Eliyle kesin bir sus işareti yaptı ve devam etti.

"İradeni ayakta tutacak olan düşüncen ve doğru vicdani yaptığındır. Onun sesinden ayrılmazsan iraden kuvvet bulur. Bu kuvvet seni O'nun iradesine yakın eder. O'nun iradesi sende güç buldukça O'nunla bağlantın farklılaşır ve yüksek şuurun iradesine dahil olursun. Bu ise senin henüz tahayyül bile edemediğin "Gerçek İrade"yi esastaki yerine davet etmektir. İşte o zaman pek çok şeyi kontrol edebilir, yine pek çok şeyi başarabilirsin."

"Anlamadım" dedim, biraz yorgun biraz üzgün.

"Kolay değil, kolay değil ama anlaman bekleniyor ki söyleniyor."

İçim aydınlandı yeniden. Çiğ taneleri daha bir parlamaya başlamıştı. Başımı kaldırıp dağlara doğru baktım. Güneş ağaçların arkasından tüm haşmetiyle yükseliyordu. İçimdeki coşku soğuğa meydan okuyordu adeta. Yün başlığımı çıkartıp havaya attım küçük bir çocuk gibi ve sımsıkı koluna yapışıp,

"Hadi" dedim "yeni güne birlikte övgü düzelim."

Hiç bilmediğim bir şarkıyı söylemeye başladık ağır ağır eve doğru yaklaşırken. Her şey çok güzeldi. Kurumuş otların dalları arasına ağını germiş ve üzerini sabahın elmas taneleriyle donatmış örümcekler bile.

Aysel Ongun

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap