Son Öykü

 


-12-

 SON ÖYKÜ

 “Artık yazmayacağım” dedim “bu sonuncu olacak.”

Eğilip dikkatle yüzüme baktı.

“Emin misin?”

“Evet.”

Bir sessizlik oldu aramızda. Gittikçe belirginleşen bir yoğunluk tenimden başlayarak içime doğru akmaya başladı. Başımın içinde beynimin büyüdüğünü ve o yoğunluğa karışmaya hazırlandığını hissediyordum. Yoğunluk ve bedenim bütünleşiyordu sanki. Daha sade ifade etmek gerekirse suya atılan şeker gibi eriyordum bir yerde hissettiğim bir şeyin içinde.

Aklın, duyguların dışarıda bırakıldığı deneyimleri çok yaşadım. Bu ise hepsinden farklı bir deneyimdi. Burada açık bir şuurlulukla bedenimin adeta eterik moleküllere ayrıldığını hissediyordum. Çözüldüğünü ve oradan o yoğunluğa bir başka biçimde karıştığını. Bir zaman sonra “ben” diyebileceğim bir şey kalmayacaktı ortada. Sakin ve huzurlu devam ediyordu çözülme. Olay sadece oluyordu. Ne merak ediyor ne heyecan duyuyor, ne korkuyordum. Öylesine doğal bir şeyi yaşar gibiydim hiç endişelenmeden. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Hissettiğim tamamen yok olma safhasına az bir şey kala olayın durduğu ve bir geri dönüşün başladığı. Yeniden bütünlenen bedenim. Daha sonra aklımın ve duygularımın devreye girişi. Ürettiğim ilk soru ile birlikte yoğunluktan kopuşum.

“Ne oldu bana?”

Dikkatle yüzüme bakıyordu. Neyi izlediğini merak ettim. Hiçbir şey ifade etmiyordu yüzü. Bir zaman sürdü bu sessizlik aramızda. Sonra hafif bir gülümseme belirdi yüzünde.

“Nasılsın?”

“Yarım kalmış bir deneyimin anlamsız boşluğu içindeyim.” Dedim hayal kırıklığına uğramış halimle.

“Yarım kalmadı” dedi ciddi bir ses tonuyla. “Sonuna kadar gitmene imkân yoktu. O zaman geçişi tamamlamış olurdun.”

Bir anda anlayıverdim olanları. Ölüm diye adlandırdığımız olayın çözülme safhasını yaşamıştım hem de tam şuurlulukla.

“Evet?”

“Çok güzelmiş” dedim heyecanla.

“Nasıl izah edersin?”

“Canlılığımın evrensel canlılığa karışmasıydı sanki.”

“Evet.”

“Yani ruhumun.” Sevinçle yüzüme baktı nedenini o anda anlayamasam da.

Birleştirdiğin iki noktanın izahını da yapabildiğinde TEK GERÇEĞİN binlerce yüzünden birini keşfetmiş olacaksın.”

“Yani ruh ile evrensel canlılığın mı?”

“Evet.”

Sessizlik yeniden başladı aramızda. Düşünmeliydim pek çok şeyi, düşünürken bulmuyor muyduk daha önce bilmediklerimizi.

“Sadece düşünmen yeterli değil, paylaşman da gerekli.”

“Yazarak paylaşıyorum hepsini olmasa bile.” Gözlerinde çocuksu bir ışık yanıp söndü hınzırcasına.

“Doğru” dedi ve biraz durdu. “Az önce artık yazmayacağım diyen bir başkasıydı ilk defa gördüğüm.”

Onunla olduğum her zaman içimde bir başkasıyla asla yaşayamadığım saf bir neşe oluşur. Bu bana Yaratıcı’nın neşe dolu olduğunu ve yaptığı her işi inanılmaz bir sevinç ve heyecanla yaptığını çağrıştırır. . O’nun eyleminin insanların eylemiyle en küçük bir ilgisi yoktur. İnsanlar yaptıkları her işin bir yerine bir biçimde hoş olmayanları katarken o neşeyle varetmiştir her şeyi diye düşünürüm ve bunun için de ondan bir parça tadan herkesin yüreğinin mutlulukla dolduğunu.

Düşüncelerimin sevincine kapılmış gidiyordum ki,

“Dur” dedi bir parmağı havada. “daha sonra açılırsın.

Paylaşmak sadece yazmak değildir.

Paylaşmak sadece konuşmak, anlatmak değildir.

Paylaşmak sadece hayata geçirmek değildir.

Paylaşmak KORUMAN GEREKENİ bilip paylaştığını hissettirmeden Gerçek Gerçeklikte birlikte yaşayabilmektir. Bu öylesine incelikler içerir ki anladığında paylaşmak adına yaptıklarınızın dünyasal bir alış-verişten öte olmadığını hayretle fark edeceksin.

 “Bir bilmece daha” dedim önümdeki zorluğu fark ederek güçsüzleşen sesimle.

“Bir değil iki”. Yeniden o çocuksu gülümseme dolaştı yüzünde. “Hatta daha fazlası. Düşünmeniz ve anlamanız gereken o kadar çok şey var ki; basit görüp de önemsemediğinizden tutun da, içine girmeye cesaret edemediğinize kadar. Ahkâm kesmek değildir işiniz bunu iyi bilin.”

Yüzü ciddileşti son cümlesiyle beraber.

Küçük gibi görünenlerin içinde çok büyük gerçekler vardır ve az önce yaşadığın deneyim bir anda çıkarsa karşına geri dönüşü olmadan, yapman gerekenleri yapamadan girmiş olma yoluna.”

Sonra neşeli bir gülüş yayıldı aydınlık yüzüne . Tanrısal neşe beni de sardı anında . O her zamanki gibi sevecen, her zamanki gibi Dost ve her zamanki gibi haklıydı Gerçeğin sesi olarak!...

Aysel Ongun Mayıs 2002

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap