Değişen ve Gelişen Bütündür

 


DEĞİŞEN ve GELİŞEN
SADECE İNSAN DEĞİL BÜTÜN’ÜN KENDİSİDİR

İçinde sonsuz küçüğü barındıran bütünlük bilinemeyen bütünlükler bütünlüğüdür.
Öyleyse insan bu bütünlüğün neresindedir.
Ayseli

Bireysel yaşam her insan için bulunduğu şuurun ona yaşattığı gerçekliğidir. Bu nedenle varolan her şey farklı gerçeklik içinde algılanır. Kimsenin kimseye benzememesi bu nedenledir. Düşünceler farklıdır, duygular farklıdır, geçmişinden taşıdığı değerler farklıdır. Farklı olmadığı düşünülen noktalarsa dünyasal şartlandırmalarla kalıplaştırılmış ve bastırılmış duygularla perdelenmiş ya da yönlendirilerek kontrol altına alınmış düşüncelerde yatar. İnsan bu nedenle özgür değildir, kısıtlı özgünlüklerin dışında.

Bedenimize bir bakalım. Onda ne görüyoruz. Bu günkü bilimsel verilere göre o genetik şifrelerimizle, yani bir nevi mirasla şekillenen harika bir oluşum. Ama bir yer var ki mirasla şekillenmiyor. Parmak uçlarımız; her insanda farklı milyarlarca farklı parmak izi, insanın özgünlüğünü anlatan. Genetik mirasımızın onu neden etkilemediği bilinmiyor ama –yani anne veya baba ile aynı parmak izini taşımadığı- o insana yaratıcısının varoluşundan beri vurmuş olduğu bir damga sanki. “Unutma” diyor “sen pek çok şeyle sınırlanabilirsin ama, varlık olarak yeryüzünde teksin. Sen özgünsün ve özgürsün. Özgünlüğün doğruda kullanıldığında ruhunun özgürlüğüne de ulaşabilirsin.” Burada yeni bir düşünce gelişebilir. Bir vernal devre içinde dünyaya gelişim için gelen ilk ruhların bedensel tezahürlerinde parmak uçlarına vurulan damga, onların o devre içindeki tüm farklı bedenlenişlerinde aynı şekilde mi devam edegelmiştir. Yoksa her geliş farklı bir damgayı mı içerir?

Parmak izi tespiti insanlık geçmişi için yenidir ama bu zamanda alınmış olan parmak izleri zaman içinde boyut değiştiren sahipleri tarafından bir iz olarak bırakıldığında acaba yeni gelen bir varlığın parmak izinde de aynen görülürse, o değer aynı ruhun dünyaya defalarca geldiğinin bir ispatı olabilir mi? Hani bilim sadece ispat edilenlere inanıyor ya!.. Ya da dünyaya gelen her varlığa yeni ve benzersiz bir damga mı vuruluyor birtakım şifreleri içeren gelişimine göre? Ve bu şifrelerde ne var? Benzersiz olan bir şeyin benzersiz anlamları da olmalı.

İlk bakışta insana çok saçma ve gereksiz gibi gelen bu tür düşünceler aslında hiç de öyle değildir. “O’nun bilgisinde olmayan hiçbir şey düşünülemez” bilgisinden yola çıkarsak görürüz ki O’nun bilgisinde olmayan şey zaten olmayan şeydir. İnsan olandan düşünür sıradan yaşamında bile. Daha derine gittiğinde sıradanlığın üstüne çıkıp, bütünlenmiş düşünce küreciğiyle daha geniş bir kürenin içinde yer alır. Ve bu böylece devam eder. Akaşik kayıtlar muhteşem bir bilgi küresidir gerçekten düşünen her varlığın düşündüğü yönden ulaşabileceği. Onun için “düşün” der bilgiler. Tabii bu farklı bir düşünme sistemidir, günlük hayatta çok büyük işlere imza atan gelişimlerde dahil olmak üzere, düşünme sandığımız edimlerin ötesinde, onlarla hiç yakınlığı olmayan yüksek düşünce olarak. . İnsan üst düşünce ile gelişir. Onun enerjisi ve titreşimi farklıdır. Bu düşünebilen bilmediğimiz yaratımlar için de geçerlidir. Gerçek düşünce O’nun Hazinesine giden yolda yürütür insanı. O hazine geçmişi, anı ve geleceği barındırır tüm olmuşları / olacakları esasları ve yasalarıyla. Gerçek öğreticiler, gerçek sanatçılar, gerçek bilim insanları, bu yola girmiş olanlardır. Girdikleri kadar almış, aldıkları kadar açmış, açtığı kadar saçmış ve yeryüzünde bambaşka şeylerin yaşanabileceğini de öğretileriyle, eserleriyle göstermeye çalışmışlardır. Onlar tuttukları iş için gereken bütünlüğe ulaşmış olanlardır.

İnsanın gerçekliğindeki bütünlük, ulaşabileceği kendisine en yakın bütünlüktür. Ki bu tüm öğretilerde ve bilgilerde semboller ya da örneklemelerle bilgi akışı içinde düşünebilen tüm insanlara anlatılmıştır. Tabii anlayabildikleri kadarıyla yer bulmuştur onlarda da. Sonrası parça bölük bilgilerle bütünlemeye çalıştığımız kurgudadır. İnsan bilip kullandıkça bütünlenir. Bu sürekli değişimdir gelişime yol açan. Yine bir bilgiye dayanarak düşüncemizi yönlendirirsek “ Bir kelebek kanadını çırpsa onu tüm evren hisseder.” İnsan değişip gelişip bütünlendikçe, en küçük bütünlük kendine en yakın bütünlüğü de etkileyecek böylece etkileşimlerle büyüyen bütünlükler en büyüğü de etkileyerek En Büyük Bütün’nün de değişip gelişmesinde yer alacaktır, bilinmeyen sadece olabilirliği düşünülen pek çok değişen sistemlerce. İnsan yaratılışın bir parçasıdır. Her parçada olan özgünlük onun içinde geçerlidir ve o özgünlüğünü ancak özgürlüğü nispetinde koruyabilecektir. O varoluş nedenini anladıkça Büyük sistem içindeki bulunuşunun hakkını da yerince verebilecektir. Bunun için gerçekten düşünmeli, kendinde kendini bulabilmelidir.

Aysel Ongun 6 Mart 2011

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap