Düşünce Üzerine Çeşitlemeler

 


DÜŞÜNCE ÜZERİNE

Çeşitlemeler

Düşünmek. Gerçekten düşünmek. Doğru olanı, geçerli olanı, ihtiyaç olanı, hayır olanı düşünmek. Ne düşündüğünü bilerek ve bir hedef tayin ederek o yönde açılışlara hazır olarak düşünmek. Düşünmenin derinliklerine yolculuğa çıkabilmek. O derinliklere gidişte hangi esasları, hangi zamanı ve bilgiyi kullanacağının şuurunda olarak düşünmek, tüm fiziksel, zihinsel, ruhsal hazırlıkları yapmış olarak.

Akla gelen her hangi bir şeyin üzerinde biraz durup çeşnilendirmenin düşünce olduğunu zannedip, onun peşine takılıp, zihin çöplüğünü karıştırmak; geçmişin bilgilerinden bir şeyler çıkarıp onlarla geleceği birleştirmeye, hükümler vermeye, sonuçlar çıkarmaya; yola çıktığı noktayı biraz daha bulandırmaya ve aklından geçenleri düşünce olarak tanımlayıp ona sımsıkı tutunarak bir güç katmaya çalışmak; gerçekte O’nun insandan beklediği gerçek düşünme ile hiçbir ilgisi olmayan, hatta varlığına ve çevresine bilmeden zarar verebilen gereksiz bir zihin aktivitesidir düşünce görünümlü olarak kendisine yer bulan. İnsanlar günlük yaşamlarında bu aktivitenin içinde yaşarlar. Çünkü ona emek vermek gerekmez. Ona her hangi bir dürtüyle yol verdiğiniz zaman hiçbir çaba göstermeseniz de o akıp gider, kendine açtığı yolda. Sizi çoğunlukla mutsuz, zaman zaman gerçek dışı çılgınca hayallerle mutlu, genelde ise o çok kıymetli zamanı değersizde kullanarak ziyan ettirerek.. Sonuç ise gerçek yönünden koskoca bir hiçtir. Ama insan düşündüğünü zanneder. Tüm enerjisini de o yolda harcayarak. Gün içinde boşa harcanan bu güç genelde şöyle cümlelerde görülür. “Bu gün ne yapmalıyım, şu borcu nasıl ödemeliyim, falancanın kuyusunu nasıl kazmalıyım ya da filancaya nasıl yardım etmeliyim, o işi yapmak için şu bilgi ve olanak yeter mi, bu imtihanlardan başarıyla çıkabilir miyim, şu iş/bu iş, kazanç daha çok kazanç” gibi tamamen dünya yaşamını kapsayan pek çok cümleyi içeren ve yaşam için gerekli olduğu düşünülen şeylerdir.

Bu düşünceler içindeki insanlar arasından, yaşam seyrini hal olarak belli bir düzeyin üstüne çıkarmış insanın davranışları ona “düşünceli insan” tanımını getirir. Tersi ise “düşüncesiz”. Bu demektir ki dünya seyrindeki gelişkin düşünce gerçek düşünce olmasa bile yaşam devresinde çok önemli bir yer tutar. Öyleyse diyebiliriz ki düşünme edimi her insanda farklı seviyededir. En alt seviyeden en üst seviyeye kadar.

İnsan düşünebilmeye açık bir varlık olarak yaratıldığına göre, Gerçek Düşünceye ulaşabilmesi için önündeki her engeli aşabilir içsel potansiyele de sahiptir. İçinde bulunduğu durum ise tamamen kişisel ve toplumsal şartlanmaların eseridir. Kişiyi bu hale koyan en büyük etken ise zihninde biriktirdiği çöp bilgiler, gerçek düşünce tembelliği ve ego güdümüdür.

Oysa ki

Gerçek düşünce doğru bir başlangıçla, o doğruluğu yitirmeden gittikçe derinleşerek, evrenin bilgi boyutuna dalmak, oradan ihtiyacı olanı çekerek o güne kadar bilmediği bilgilerle bilmediği sonuçlara yol almakla olur. Ortaya çıkarılan her eser ilk kıvılcımdan sonra, teknik veya sanatsal, bu yolu izler. Kişinin derinleşebilme gücü kadar yenilik, bilinmezlikten bilinirlik ve derinlik içerir. Ezberdeki ya da kitaplardaki bilgilerin birleştirilerek bir değer olarak ortaya çıkarılması gerçek düşünce eseri değildir. Sadece gerçekten düşünmüş olanların düşüncelerinden bir karışım meydana getirerek yeni bir ifade ya da yöntem yaratmadır ki, bu kişiye gerçek düşünce yönüne açılım sağlayabiliyorsa bir değer ifade ederken, sadece kopyalamakla kalınıyorsa hiçbir değer ifade etmez. Kopyalar her zaman kişisel arzularla değişime uğrayabilir ve uğramıştır da çünkü temelinde gerçek düşüncenin enerjisini taşımaz.

İnsan derin düşünmeye her zaman açıktır. Yeter ki düşünülmeye değer bir şeyi bulup istesin ve bıkmadan peşinden gidebilsin. Tüm buluşlar bu yolla olmuştur. Gerçek düşünme edimi bir anlamda evren bilgisinin derinliğine dalarken, bir anlamda da onu düşüncenin gücüyle akışa davet eder. İşte o zaman ummadığı bilgiyle ummadığı zamanda karşılaşabilir. Muhteşem sonuçlara ulaşabilir, günlerce hatta aylarca düşünüp bulamadığı sonucun bir anda zihninde belirivermesiyle sevince boğularak. “Evreka!” Düşüncenin büyüsünün geçmişten gelen en bilinir ifadesidir Archimedes’in sevinci.

Bulunan bulanın zihninde hayır olarak doğar. Hayır olarak devrede olması gerekirken bazen hayırsızlığa doğru kayar. İnsan hayrı hayırsızlığa çevirmekte ustadır. Bu gün dünyanın ve insanlığın başına bela olan pek çok şey, -ruhsal öğretiler de dahil olmak üzere- başlangıçta hayır olarak devreye girmiş olsa da daha sonra yönü değiştirilmiş, farklı çıkarlara hizmet edecek hale getirilmiştir. . Evren yasası yasayı işletebilen her varlığa istediğini verir. Sonrası insanın kullanım şekline bırakılmıştır, hayırda ya da şerde.

Tüm öğretiler bu yanlışı önlemek için verilmiştir ve verilmededir insanlığa. Özde sahip oldukları gücü doğru kullanabilmeleri için.

Gerçek düşünce ve düşünebilme insanı bir anda bambaşka boyutlara taşırken, fizik yapısında da ulaştığı üst titreşimlerin değişimini başlatır. Bunlar bazen kişi tarafından hissedilebilir. Özellikle de başın üst kısmında alınla tepe arasında ve uyku ihtiyacının azalarak daha uyanık olmasında. Bazen de hiç fark edilmez yaşanan güçlülük. İçten içe işler, kişiyi daha sağlıklı ve güçlü kılarak.

Bu gün düşünce ile pek çok şeyin başarılabileceği bilgisi yaygındır ama yasasını bilmek ve onu ciddiyetle kullanmak gerektiği bilgisine her insan ulaşamadığı, ulaşanların büyük kısmı da uyamadığı için bilgi de işlevsiz kalmadadır. Düşünceyi sadece emeksiz istekle bir yerlere yönlendirmek ve isteneni hazır beklemek, yasayı baştan -bilmeden de olsa- görmezden gelmektir. Bu kolaycılık, zoru başaranların başarılarının esasını gizler kendilerinden, çünkü varlığın kullanım yasasıdır evrensel yasayla birleşecek olan.

Aysel Ongun 23 Nisan 2011

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap