Umut

 


UMUT

Umut, beklenenleri karşılama gücüdür. Kişinin kendisi için yarattığıdır. O'nun bize olan sevgisine, karşılaştığımız her olayın O'na dönüşümüzü hızlandırmak için olduğuna olan inancımızdır. Umut haklı nedenlerle, disiplinle, iradeyle yeşerir. Hiç emek vermeden, çalışmadan sadece olacağını var saymakla umut ettiklerimiz gerçekleşmez.

Yarınlarda olacak olanları, iyi şeyleri, güzellikleri umut ederiz. Her ne yapıyorsak onu umut ettiğimiz için yaparız. Bir yola çıkıyorsak hedefe ulaşmayı umarız, bir dosta gidersek gönül almayı umarız, dua ediyorsak kabulünü umarız, gelecek günlerin bugünkünden daha iyi, daha güzel olacağını umarız. Medya devamlı felaket haberleri verse bile, iklim bozuldu nefes alamayacağız, sular kirlendi içemeyeceğiz, borsa çöktü paramız eridi vs dese de yarınların düzeleceği umudu insanda hiç eksilmez. Zaten bunlar egonun rüzgârlarıdır. Bedenimizin, gönlümüzün rüzgârı farklı eser, umut her hal- u karda vardır. Çünkü umut O' Yücenin içimize yerleştirdiği sönmeyen ışığından gelir. Umut O'na olan inancımızdır, O’nun insana bahşettiği akla, şuura, inanmaktır. İyiliğin doğruluğun, sevginin, insanlığa hizmetin kişiyi güçlü kılacağına inanmaktır. Sabrın, teslimiyetin selamet olduğuna inanmaktır. Yeter ki biz bu değerleri egomuzla karartmayalım. Bugünü doğruda kullanalım. Her neyi umut ediyorsak o yolda gösterdiğimiz çaba, edindiğimiz bilgi, disiplin ve temiz bir yürekle layık olduğumuz sonuca ulaşırız. Tam burada önemli bir soru var "Neyi umut etmeliyiz?", cevabımız bize yerimizi söyleyecektir. Bizi yıkan, umutsuzluğa düşüren, güçsüz kılan ihmallerimiz ve tembelliğimizdir. Bizi geliştiren göze aldıklarımız ve sabrımızdır.

Umut ve doğruluk birlikte bulunur. Bugün umut henüz bilmediğimiz, kullanamadığımız bir güç alanıdır. Şekli bırakıp hissedişe geçersek, sezgiye açılırsak, kalbimizin sesini dinlersek, bu alana uzanabiliriz. Ama geç de kalmamalıyız, zamanın azaldığı, farklılaştığı bilgisi hepimize gelmekte...

Umut niyetin kardeşidir. Bu ikisi elele verdiğinde eğer istersek soğukta üşümeyeceğiz, sıcakta yanmayacağız. Bu soğuğun ve sıcağın kabulüdür. Kabul bizi bir üst boyuta taşır. Çünkü kabul göze alıştır, farkındalıkta yeni bir adımdır, yeni bir biliştir. İşte o zaman zor zannettiğimizin kolay olduğunu görürüz. Her durumda yapılacak şeylerin olduğunu biliriz, akışla beraber alınacak yolları buluruz. Güzel ve doğru olduğuna inanarak eylemde bulunan umudun güç alanına girer. O yücelten, kuvvetli kılan, bire on veren, heyecan veren, yenilmeyen ve henüz adını koyamadığımız bir yeterlilik durumudur.

Şimdi sizlere umut ve niyetin nasıl iş gördüğü anlatacağım. Oto yolda, bir otobüsün şoförü kalp krizi geçirip başı direksiyonun üzerine düşüverdi. Yanda oturan otobüsün hostesi, hiç vakit geçirmeden yerinden kalktı, önce şoförün ayağını gaz pedalından itip, hafifçe frene basarken iki eliyle direksiyonu sıkıca kavrayıp yolda bir süre gittikten sonra otobüsü yolun kenarında durdurabildi.

Bu olay, çekip götüren, etkileyen niyet ve umut alanının hostes tarafından kullanılan gücüydü. Diğer yolcular mı? Onlar korkudan ve şaşkınlıktan dona kalmamışlardı. Onları hostesin niyetinin meydana getirdiği alanın gücü etkileyip susturmuştu. Sonradan anlattığına göre, 23 yaşındaki hostes, daha bir hafta önce araba ehliyeti almıştı. Şoförün durumunu görünce "Otobüsü durdurup yolcuları kurtarmalıyım dedim ve de dediğimi yaptım" diyerek olayı özetleyiverdi.

İnsanların hayrına atılan bir adım, O'nun hayır kapısını bizlere misliyle açıyor. Tıpkı yukarda anlattığım olaydaki gibi her insanın bu gücü kullanma umudu vardır ve zaman varsa umut vardır.

Günal Gölhan 2 mart 2012

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap