Kabul Üzerine

 


KABUL ÜZERİNE

Kabul, içine almak, içselleştirmek, kabul edilenle gönülce bütünlemek ve kalben tasdik etmektir. Kabul bizi bir üste taşır. Verdiğimiz hükümlerimiz ise olduğumuz yerden daha da aşağı çeker. Kusursuz olmadığımızdan her zaman peşin hükümlüyüzdür ve gerçek olayları tersinden görürüz. Neleri kabul ederiz? Bizi şekillendiren, bugün bulunduğumuz konuma getiren, benliğimize egemen olan, kapsama alnında tutan kabullerimiz ve hükümlerimizdir. Hepimizin bugün farkında olmadığımız mevcut potansiyellerimiz, kabul denen bu gizil mekanizma sayesinde açığa çıkar ya da hükümlerimiz yüzünden daha derinlere gömülür.

Toplumsal hükümlerimiz güçlü bir girdap gibi bizi içine çeker zorlu bir baskı uygular. Duygularımızı hissedemez belli kalıplar içinde hapsolur kalırız. Ve hükümlerimiz duygularımız ile hiç bir zaman buluşup tanışamadıklarından özgürlüğün ne olduğunu bile bilemeyiz. Hatta kendimizi hiç bir zaman önemsemez, hakim olduğumuzu sandığımız kaskatı değerlerin içinde başkaları için yaşar, kendimizi devamlı eleştirir, yapmak isteyip de yapamadıklarımız için üzüntü ve öfke duyar, elimizdeki hiç bir fırsatı kullanamayız. Ve biz bu durumdan kurtuluncaya kadar hiç bir güzel vasfımızı geliştirememiş hiç yaşamamış gibi oluruz.

Bilgi her yerde var bizde eksik olan biliş, fazla olan da hükümlerimiz. Bilgi bir kalıptır, herkes onu alabilir ama o kalıp yerine oturtulmazsa işlev göremez, biliş meydana gelmez. Sevginin en güçlü yaratıcı enerji olduğunu biliyoruz, söyleyip duruyoruz ama o kalıbı yerine oturtamadığımız için sevgi bizde biliş olmuyor. O enerjiyi yaratıp kullanamıyoruz ve sevgiyi bir alış veriş gibi görüyoruz, dolayısıyla o Yüce Kabul'e ulaşamıyoruz.

Bu durumdan kurtularak kendimiz için özgür bir alanı nasıl yaratırız. Kabulü başardığımızda saklı potansiyellerimiz nasıl meydana çıkar?

Hükümsüz olduğumuzda yapmayı kabul ettiğimiz hayır yolundaki her eylem, o güne kadar göremediğimiz yeni ufuklar açar. Aslında her eylem bir öğrenme sürecidir. Sadece hükümsüzce eylemimizi seçelim ve başlayalım. Böylece önümüzde daha önce bilmediğimiz merak ve heyecan dolu, macera dolu ve belki de zorluklar içinde öğreneceğimiz bir alan açılır. Bize düşen önce bilgilenmek, gözlemlemek, duyarlı olmak, birçok şeye hazır olmak.

Biliyoruz ki yaşamda zorlukla kolaylık, sevinçle keder yanyanadır. Her zaman istediğimizi bulamayız ama istediğimiz şeyi buluncaya kadar bu yolda nasıl yürüyeceğimizi araştıran, bulan ve bilen olacağız... diyeceğim ama bu yolda, O'na giden yolda istenenlerin de beklenenlerin de, bilineceklerin de sonu yoktur. Her güzelin üzerinde daha da güzelin olduğu müjdesi var. Şüphesiz hiç bir zaman yalnız değiliz. Elimiz her zaman tutulur. Yardım her zaman vardır. Ama gayret ve çaba her zaman bizden olmalıdır. Bu yol kıymetlimiz Halim bey dostumuzun tabiri ile “içimizdeki altın madeninin” keşfine giden yoldur. Egolarımızın, hükümlerimizin çamuruna bulanmış manevi pırlantalarımızı temizleme yoludur". Hepimize bu yol açık olsun.

Günal Gölhan 27 mart 2012

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap