Adım Atmak

 


ADIM ATMAK

Bir adım büyük müdür yoksa küçük müdür?

Her karar bir adımdır ve büyüktür. Bir adımda, bizi önceden tahmin bile edemeyeceğimiz yerlere götüren, olacakların içine ok gibi fırlatan büyük bir eylem gücü vardır. Asla yapmam dediklerimizi yaptıran, söylemem dediklerimizi söyleten ve bizi bize gösteren bir güç. Şüphesiz bir adım olumluya da, olumsuza da atılır. Olumlu adımda güzel yoldan öğreniriz, güzel yanlarımız ortaya çıkar gelişiriz. Olumsuz adımda zor yoldan, acılar, ıstıraplar içinde öğreniriz. Kişi yanlış yapmaktan korkar, adım atmaktan vazgeçerse durum daha vahimdir. Çünkü atalet bir çukurdur, bundan böyle diğer adımlara da engel olur. Aslında yanlış adım da öğreticidir, hataların acısı kişiyi içe döndürür, acının merkeze çekme gücü vardır. Varlığımızın merkezi ile iletişim kurmamızı sağlar ve bu iyi birşeydir. Kişinin attığı adım ufku kadar, aklı, bilgisi, iradesi, azmi ve hayalleri kadardır. Denizi bilmeyen biri kaptan olmayı hayal edemez.

Kaptan dedim de aklıma Nuh'un gemisi geldi. Tüm efsanelerin hakikat olduğu bilgisi var. Efsaneler genellikle semboliktir. Nuh'un gemisi de bir semboldür. Günümüzde olduğu gibi o günlerde de insanlar düzenleri bozmuşlar, yığınlarla kötülüğe akın etmişlerdi. Havayı, suyu, dünya anamızı kirletmiş, O' Yücenin emirlerini hiçe sayıp kaos meydana getirmişlerdi ki "tufan "anlatımı buydu. İşte o gün de zaman hızlandı ve bitti. Sadece bir grup insan güzelliklerini, kendilerini muhafaza ederek bilinçlerini yükseltebilmiş ve onlar o bir kapıyı görüp geçmişlerdi.

Gemide geçen sıkıntılı zaman ise sevgiye ulaşabilmek için ilk adımın zor olduğunun anlatımıdır. Çünkü varoluş kimseye garanti vermez. Sen elindekini bırak, sana daha güzelini vereceğim demez. Bana güven ama dayanma der. Kişi ancak çalışmasına, azmine ve kalbinin sesine güvenerek yol almalıdır. O zaman yol O’nun yolu olur.

Burada birliğin gücüne de atıf var. Ancak birlik olunduğunda kişi pürüzlerini temizler, birlik içinde hizmet edildiğinde gerçeğe adım atılır. Kişi yalnızken kendini göremez, güçlenemez, yok olur, hiç olur. Bir damla su nasıldır, hemen buhar olur, yok olur. Ama hepsi bir arada olduğunda, güneş sisteminin hiç bir yerinde olmayan, neşeli bir gerçekliği, insanın hayrına bir yaşamı, dünyamızı yaratıyor.

Gemiye binmek ise bilinmeyene adım atmaktır. Akıl binme der. Gönül ise selametin gemiye binmek olduğunu bilir. Bilinmeyen yolda rehber gönül sesidir. Böylece iç sesimizi her gün daha fazla duyarak, o sese güvenerek yol alırız. Akıl her zaman tetikte ve kararsızdır. Gönül nedensizce sakin ve güvenlidir. Akılla bir yere kadar, gönülle sonuna kadar...

Her adım kişiyi kendine götürür. Bir de attığı adımı geri alanlar vardır. Sanki ışıkla dolacakken karanlıkta kalmak, kör olmak gibi hazin bir durumdur. Adım atmak dilekte bulunmaktır. Dileğimiz, hangi hal içinde olduğumuzu gösteren bir aynadır. Kendimizi bilmek için bizlere O'nun tarafından bir dizi emirler ve yasalar bildirilmiştir ve hala bildirilmektedir. İnsanın eli hala tutulmakta, hala yardım edilmekte, hala bilgilendirilmektedir, anlamak ve duymak isteyenlere. Ama insanların çoğu bu bilgileri egoları doğrultusunda saptırıp diğerlerine hükmetmek için kullandılar ve bugün de kullanmaya devam etmekteler. Bu durum zor yolda direnmektir, egonun hoşluğunu kendine yakın görmektir. Bilmenin, anlamanın, idrak etmenin çabasına girmektense eğlenmenin, dinlenmenin geçici keyfini sürmeyi tercih etmektir. Gerçeği görmek bilinç işidir ve bilinçlenmek bir emirdir. Aşağıda ne varsa yukarıda o var demek, ya bilinçleneceksiniz ya da bilinçleneceksiniz demektir. Başka yol yok, başka adım yok demektir.

"Gerçekten değerli hiçbir şey, başarı tutkusundan veya sorumluluktan doğmaz, bu daha çok sevgiden ve kendini insanlara vakfetmekten doğar" demiş Einstein, ne doğru demiş.

Günal Gölhan 1 Mayıs 2012

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap