Dünya Nasıl Bir Yer

 


 

DÜNYA NASIL BİR YER

İnsan birbirine emanet edilmiştir. Bilir veya bilmez. İnsan bu emaneti nasıl kullanmakta? Birbirlerine neler yapmakta? Aslında birbirlerine değil kendilerine neler yapmakta? Birçok iyi şey yapıyor ama birçok kötü şey de yapıyor. Ve bunları hem bilerek hem de bilmeyerek yapıyor? Bugün yaptığı ile yarınını inşa ediyor.

Hayat umduğumuz gibi değil, bulduğumuz gibidir. Ve macera bulduğumuz bu durumdan sonra başlıyor. Her gün yeniden başlıyor. Yükselen enerji ile olaylar o kadar çok ve o kadar çabuk değişiyor ki gördüğümüz, farkında olduğumuz her gerçek tüm manzarayı değiştiriyor. Bazı değerler çekiciliğini yitiriyor. Yepyeni, alışılmadık, bilinmedik yollar açılıyor. Gerçi çok kişi hemen geri çekiliyor. Korkarak adeta siniyor eski alışkanlık yerine.

Koca Yunus, “Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur” diyor. Geri çekilenler, görmek istemeyenler, dünya hoşluğunu seçenler oluyor. Bu seçim aslında hoşluğu değil, acıyı seçimdir. Bu çok sonra görülür, iş işten geçtiği zaman. Az kişi ise heyecanla ilerliyor. Bu durum doğanın biz insanlara öngördüğü en temel yasadır. Etki-tepkiye dayalı. Herkes benzerinden etki alır – tepki verir.

Bilenle bilmeyenin bir olmaması, frekansların farklı olması demektir. Bu bağlamda alt düşüncedeki bir kişi, üst düşüncedeki bir kişi ile etki-tepki mekanizması kuramaz. Mesela, eğer birine kızıyor, davranışlarına sözlerine gıcık oluyorsanız, benzer titreşimdesiniz. Hiç tepki vermiyorsanız, umursamıyorsanız, sahiden üzülmüyorsanız siz o birinden daha yüksek titreşimdesiniz. Yani, onun attığı taş size ulaşmıyordur.

Dünyada huzur duymak mümkün müdür? Doğru bulduğumuz şeyleri yaparız. Ama şüphe peşimizi hiç bırakmaz. Kendimizle devamlı mücadele ederiz. Bir çizgi çizeriz, buraya kadar diye düşünürüz. Ve o çizginin ötesi hep vardır. Ne kadar haklı olsak, haklı olmadığımız yan hep vardır. Haklı olduğunu kişiye düşündürenin ego olduğunu bilmek ve bu düşünceden hiç usanmamak bizim için iyi bir yoldur.

Bu dünyanın yolu her zaman engelli ve aşılması güç sarp bölgelerdedir, ilerlemek zordur. Düşünebilenler için vazgeçmek ise mümkün değildir. Çünkü vazgeçmek ancak acıyı büyütür. “İsyanlardayım dedi, aslında imtihanlardaydı. Farketseydi kurtulacaktı.” (Mevlana)

T üm çalışmanın amacı kendini görmektir. Kendini gören O’nu görür. İşte büyük huzur, büyük sevinç budur. Geçmiş mi dediniz? Boşverin o nasılsa geçmiştir. Geçmişten sadece aldığınız dersler kalsın size, dertleri bırakın gitsinler. Çünkü onlar sizi bilge yapmak içindi. Ama gelecek bizim marifetimiz olacaktır. O’nu görmek için hala geç değil. O’nu görmek insana vaat edilen cennettir. Cennet her kişinin kendine göre, arzularına göre anladığıdır. Cennetini şimdi burada yaratamayan, gelecekte onu hiç bulamayacaktır.

“İnsan ne kadar çok bilirse o kadar insan olur. İnsanı, insan yapan bildiklerinin zenginliğidir.”( Necati Tosuner)

Günal Gölhan
5 Şubat 2013

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap